Ölmek istediği yer, isteyecekse eğer, yaşamak isteyeceği yerdi. Çığlık çığlığa bir paradoksun içine gömülecekti anladığında. Üzerini örten karanlığın arasından, çırpındıkça serilecekti üstü başı. Zamanın akmak için olağanca daraldığı o noktada sıkışıp kalacaktı sonunda. Bir kum saati devrilmeye görsün. Tüm zaafları sere serpe saçılmış etrafa, çıplak gözleri korku dolu ve hayasız bakışlarda, boşluğun sakince izlediği geniş bir mekanda; ölmek istediği yer, isteyecekse eğer, yaşamak istediği yer olacaktı...