Sayfalar

25 Aralık 2013 Çarşamba

Bu dengeli bir dengesizliğin içindeki halet-i ruhiyesi, kendisinin de hayretler içinde kalmasına neden olmuştu. O'nun bir nefesi için, notaları bahane edecek hallere düşüvermişti. Veyahut müzik, belki şimdi anlama gelmişti. Birbirinden renkli ezginin ortasında yaramaz çocuk edasıyla koşturan o küçük, büyüyüvermişti. Buz gibi köprüleri duygu geçirmez kalkanlarla örtülü, içini üşüten yolların, sokakların öksüzlüğüne bürünmüş, boş bakışlarını sözlerinden yakaladığım bir büyük, sen; karşında ben, küçücük.

Yakındık, gözlerimizle konuşur; uzaktık, sözlerimizle bakışırdık. Biz her düzene onurlu baş kaldırışlarla karşı duranlardandık. Şimdi aynı yollarda diyebilir misin sen, ben..

19 Ağustos 2013 Pazartesi

gökyüzü

Kafanı kaldırıp baktığında görebiliyorsan, bekliyorsa seni hep o mavilik; umut hep orada demektir.. ve anla ki o'nun sönmeyen ışığı, sana sadece mutluluğu getirir.

20 Temmuz 2013 Cumartesi

virus

http://www.youtube.com/watch?v=e8JdIv8Hi9Q&list=RD02PCfvht7TXgE
bazı insanların, sadece yüzündeki ifadeye bakarak sakladığı acıyı anlamak mümkün. ancak; kaybettiğinin yasını tutamamış, yaşayamamışların acıları farklı bir form halini alır. ve bu maalesef nefret olur. herhangi canlı veya cansız bir varlığa değildir yalnız, kendisine de değildir; bu yaşanmışlığa sebep olan düzenedir, evet buna kader de denebilir. istisnasız bu böyledir.

bu yüzden yüzündeki acı tebessümü yakalamak mümkün olmaz. bakışlarındaki ıslaklık belli olmaz. yüzünden okunamaz.
birlikte yaşadıkça, beklenmedik anlarda kabullenmek istemediği veya kontrolünün dışında gelişen olaylardaki tepkilerinde okunabilir. satır arası verdiği bu renkleri ilk bakışta göremeyebilirsin. anlık bir durum diye düşünebilirsin. tanıdığını, bildiğini zannedersin.

halbuki bu kendini hep gizleyip saklayan bir virus gibidir o'nun vücudunda.. hiçbir zaman yenmeyeceği, yenmek istemeyeceği bir virüs. aslında öyledir ki, yaşadığı travma sonrası onu hayata tekrar adapte eden bu virusun kendisidir. kendi de bilmez. vücudun savunma mekanizmasıdır bunu icat edip derinlere yerleştiren. yan etkilerinden kurtulunamaz. zihin bir kere zorluklarla kapatıldığında, bir daha açılamaz.

ya kabul edip sen o'na uyum sağlayacaksındır; ya da ipleri koparmadan, usulca çözüp, bağları ayıracaksın. peki bu o'nun kontrolü dışında gelişmiyor mu? tabi ki öyle.. yani virus tekrar devrede.. kolay bir süreç olacağını söylemedim, ancak seçim senin.. Lakin hal bu iken, her ikiniz için de en doğrusu sakinliktir.. sakinlik bazen ancak ayrılıkla sağlanabilir. ayrılık her zaman kötü değildir. bazı ayrılıklar mutluluğu getirir.

3 Temmuz 2013 Çarşamba

tutulma

geceye inat, karanlığı delen bembeyaz bir çığlık gibi tut ellerimi

13 Haziran 2013 Perşembe

..,

http://fizy.com/song/kolpa-son-nefesim/2b7odm
arıyorum, bulamıyorum, yoksun nicedir. bir rüzgar değil ama, kulağımda bir an, ansızın kopan fırtına, nefesini soluyabildiğim. son mu bilemem. karnıma saplanan ağrıyı bilirim. yokluğunu ilk defa bu kadar hissettim.

ben bunları yazarken gözün dalacak yine. aklına geleceğim. içindeki savaşların ortasında, bulabildiğin ilk sığınakta açıp okuyacaksın bunları. gelecek bir vakit, yine, bunlar silinecek buradan. bir sen daha öldüreceğim.


23 Mayıs 2013 Perşembe

;

http://www.youtube.com/watch?v=PCfvht7TXgE&list=PL2786DAA19278CB67

tuhaf bir geceydi. neresinden tutarsan tut tuhaf. bırakıverdim herşeyi ben de, ellerini tuttum.
olmayacak ne varsa oluvermişti o gece. beyaza büründü gökyüzü, uçuşan ezgilerle süslendi baş kaldırışımız... ve isyanımız, nihayet göklerin oldu... teslim olunmaz mıydı böyle eşsiz kadere.. bırakıverdim herşeyi ben de, karşımda sen, gözlerimde pınar gibi çağlarken.

6 Mart 2013 Çarşamba

yana yana

herşeyi yaptık da bir resmi beceremedik be kardeşim. olsun, biz de ressam değil miyiz bir nevi. çekilmemiş fotoğrafların sazlı sözlü kanlı canlı kaptanlarıyız. savaş veren egoya karşı sürüp yelkeni, kıyıya varıp da indiren o yelkenleri. aşklar çizer, sesler yazarız canım sazı seve seve, gözünü sevdiğimin Türkçesini sindire sindire, zavallı kalbimiz yana yana.

bir sevda var içimde, dönüp dolaşıp da yine kendi sokağında kendi köşesine kıvrılan.

ne gecelerime şahit isimsiz sesler, sahipsiz sözler. kaç defa günlerin doğuşunu gördü benimle, saymadım. yanımdakiler gelip geçti, dost oldu aşk oldu. an oldu kaybettim kendimi, kendimden geçtim gittim buralardan. an oldu uykusuz kaldım, gündüz gecenin başka bir hali oluverdi, bulurken kendimi.

kalemime değdi bazıları, bazıları yalanıma. kimi zır deliydi, kimi uzak, kimi vitrin, kimi yalan, kimi sarmaş dolaş, kimi aristokrat, kimi ufak, kimi kayıp, kimi hayal.. akıp gider zaman, geriye kim kalır? tabi ki gözümün önüne gelen fotoğraf parçacıkları notalarla çizdiğim.

işte halimdir, yıldızlar şahidimdir.. sakince söylüyor usta, huzur içinde yatsın, canım fikret baba..

uzun zaman sonra vakti gelmiş, kıvılcımını beklemekte, hazırladık layıkıyla, yaktık altını evelallah, ateşteyiz, iyi geceler dileriz....