Sayfalar

20 Eylül 2010 Pazartesi

iz...

Önceki çalıştığım yerden ayrılırken içim hafif buruktu, sonra başka ıvır zıvırın yanında yokluğunu şiddetle hissettiğim, asıl olması gerekeni, Atatürk fotoğraflarını astırdığım duvarlarının da saygısını kazanarak ayrıldım.

Eğer madde denilen şey -gerçekten oradaysa- enerjinin yoğunlaşmış halini temsil ediyorsa, bu sayede e=mc2 'yi mantığıma yaklaştırmışsa, biliyorum ki canlı da cansız da olsa herbir 'şey'in bir ruhu var. Enerjisi olan her şeyde bir ruh vardır. Çünkü benim ruh anlayışım, sadece bu spiritüel dünyadaki çizilen tablodan bir bembeyaz silüet değil.
O zaman yapıların, hatta mekanların da bir ruhu vardır. Orayla uyum sağlarsın veya sağlayamazsın. Orası seni kabul eder veya etmez. Bilemezsin.

Ben kendimi kabul ettirdiğim bir enerji çağlayanının içinde uyum sağlar ve var olabilirim.
Ve ben orada var olduysam, izim bir daha asla silinemez!