Sayfalar

ülkem

Ekonomi iyiye gidiyor, sektörler ayağa kalkıyor, herkesin cebi doluyor, ama nasıl? Ülke yabancılara peşkeş çekilerek, anlamsız özelleştirmelerle parsel parsel satılarak. Çöküş öncesi yaşanan lale devrini hatırlıyorum..

Bırakın her şeyi, Atatürk'e ve milletime hakaret ettire ettire gelen lokmalar bana haramdır! Ben bu yokluk içinde varlık mizansenlerinin içindeki kuklalardan olmayacağım.


***
Bunu İzlemenizi samimiyetimle rica ediyorum..


***

Günaydın..

- Türk Telekom, Araplarin.
- Telsim, Ingilizlerin.
- Kusadasi Limani, Israillilerin.
- Izmir Limani, Hong Konglularin.
- Araç muayene isi, Almanlarin.
- Basak Sigorta, Fransizlarin.
- Adabank, Kuveytlilerin.
- IETT Garaji, Dubaililerin.
- Avea, Lübnanlilarin.
- Petkim? Ermenilerin.
- Raki, Amerikalilarin.
- Finansbank Yunanlilarin...
- Oyakbank Hollandalilarin.
- Denizbank Belçikalilarin.
- Türkiye Finans Kuveytlilerin.
- TEB Fransizlarin.
- Cbank Israillilerin.
- MNG Bank Lübnanlilarin.
- Alternatif Bank Yunanlilarin.
- Disbank Belçikalilarin.
- Sekerbank Kazaklarin.
- Yapi Kredi'nin yarisi Italyanlarin.
- Turkcell'in yarisi Finlilerin ve Ruslarin
- Beymen'in yarisi Amerikalilarin.
- Enerjisa'nin yarisi Avusturyalilarin.
- Garanti'nin yarisi Amerikalilarin.
- Eczacibasi Ilaç, Çeklerin.
- Izocam, Fransizlarin.
- TGRT(Fox) Amerikalilarin.
- Demirdöküm Almanlarin.
- Döktas Fransizlarin.
- Süper FM Kanadalilarin.

********************************************************

hayal..

Neden artık hiç Türk bilim kurgu romanı yazılmıyor..
Belki de gerçekten son hayal kuran Türk şimdi yok..
Hadi biraz hayalperest olma vakti artık. Şimdi bir hayalin olmalı ve unutmamalısın, yarının gerçekleri bugünün hayallerinden doğar...


**********************************************************

Kayıp..

Hristiyanlık veya her ne inanç söz konusu ise, bizim dışımızdaki herhangi bir kültürü empoze etmek için özellikle bir takım unsurların planlı olarak kullanılması, yani bizleri gitgide yozlaştırmak istemeleri hiç yeni bir hadise değildir. Yıllardır televizyonlarda gösterdikleri dizilerle, filmlerle yeterince yapmıyorlar mı? Dikkat edin, hangisinde bir kilise görmüyorsunuz, hangi birinde oyuncu haç işaretli bir kolye takmıyor? Veya hangi birinde bir Amerikan bayrağı bulunmuyor? Ve bunları öyle bilinçli ve planlı bir şekilde lanse ediyorlar ki bize gayet sempatik geliyor. Zaten bir takım misyonerlerin yegane amaçları da bu. Kendilerine sempati duyan toplumlar yetiştirip onlara sızmak, onları yozlaştırmak ve sahip olup sömürmek. Soğuk savaş dedikleri bu arkadaşlar. Aynı şeyi müziklerle de yapıyorlar, sanatla da, ne yazık ki. Tabi ki evrenseldir müzik; fakat geldiğimiz nokta çok acı. Kendi müziğimizden kopmak üzereyiz (toplumumuzun geneli için konuşuyorum, genel itibariyle gözlemlenen bu).
Türkçe'yi yarım yamalak konuşamayan bir yabancı bile bize öyle sempatik geliyor ki, ne hale getirdiler bakın, siz gidin yurtdışına yarım yamalak ingilizcenizle bırakın sempatik gelmeyi öyle antipatik oluyorsunuz ki gözlerinde. Asla ırkçı veya ayrımcı değilim. Fakat bağımsızlığıma dokunmaları ağrıma gidiyor. Bizi bağımlı yapıyorlar. Politik, siyasi bağımlılığın daha acısı kültürel olarak sindiriyorlar.
Dikkat edin, şundan 10, 15 yıl önce gayet seviyeli diziler ve filmler gösterilirken, izlenirken, aksi bir dizi veya film çıktı mı toplum tarafından yadırganırken, hatta oyuncuları bile tepki alırken; şimdi bu dizilerde kimin eli kimin cebinde belli değil. Herkes birbirinin kız arkadaşıyla; o, onun erkek arkadaşıyla, sürekli aldatmalar ve bunu kabul etmeler... Bunları gördükçe, izledikçe, izlettikçe artık bir noktadan sonra bizlere de normal gelmeye başlıyor. Kaldı ki bu kaçınılmazdır. Ve işte yozlaşma budur. Kendi dizilerimizde bile erkek kardeşinin kız arkadaşına aşık olmuş birinin hikayesi anlatılabiliyor. Bu kadar seviyesizleşilebildiğinden çok daha acısı her hafta telaşla ekranın başına yapışılarak izlenilebiliyor. Ardından ne yazık ki benzer şeyleri hayatında yaşadıkça kendisini bir film/dizi kahramanı gibi hisseden gençlerimiz peydahlanıyor. Bir kısmı da kurtlar vadisinden fırlamış gibi, her an kavga çıkarmaya hazır bir bomba, elinde tespih sokaklarda geziyor. Geldiğimiz nokta bu.
Öyle bir yüzyılda, öyle bir yozlaşmanın içindeyiz ki, ahlaksızlığı medeniyet diye adlandırmış, üstünü modernizm diye süsleyerek birbirimize hediye diye vermekteyiz. Bu bana çöküşün hemen öncesindeki lale devrini hatırlatıyor, çok yazık.. Ama daha acısı toplumca bilinçlenmedikçe bu daha da ilerleyecek. Bence kendi değerlerimizin, örf ve adetlerimizin, kendi medeniyetimizin farkına varma zamanı geldi de geçiyor. Ey taptığım güzel ülkemin güzel insanları, biraz tarihinizi okusanız keşke, o zaman etrafınızdakilere niye bu derece özendiğinize hayıflanacaksınız...


***
*********************************************************

Atatürk Filmleri

Mustafa Kemal Atatürk... Bu ismi olur olmaz, bilinçsizce ağzına dolayıp, bu isim üzerinden rant yapmak isteyenler hep vardı, Atatürkçü geçinenler... Fakat bu kadar ileri gidip, bu kadar büyük bir cüret ve had ile özel hayatına yönelik, içeriğinin bir çok yalanla dolu olduğunu rahatlıkla kanıtlayabileceğim filmleri yapabilmelerini dehşetle izliyorum. Bu filmleri izleyip de beğenen sözde Atatürk'çüleri de şaşkınlıkla seyrediyorum. Sonra MSN'e, facebook'a, abuk sabuk dizilere, kafelere, barlara bakınca bu devirde nasıl bu kadar cahil kalabildiklerini nihayet anlayabiliyorum. Onlar da haklı...

Söylesenize dostlar, bu kadar büyük, yüce bir liderin, kitleleri peşinden sürükleyebilmiş bir düşünürün ve dahinin, bir ağaç kesilmesin diye koskoca evin taşınmasını isteyecek kadar ince bir ruhun, bütün hayatını ülkesine ve bağımsızlığına adamış bir bekçinin, "basit bir tavla maçında bile yenilgiyi hazmedememesi" mümkün olabilir mi? (Mustafa filmine göre mümkünmüş)
Büstlerinin, heykellerinin, Mustafa'yı değil Atatürk'ün düşüncelerini yaşatmak için dikildiği bu ülkede, insanların manevi birliğini, milli mücadeleyi, kurtuluşu temsil eden ve bize güç veren efsanenin çocukken kargaları kovalamış olması kimi niçin ilgilendirir söyleyin! 'O'nu yüceltmeyin işte o da bizim gibi biriydi' gibi kompleksli bir düşünceyi, tam da bu akp'nin iktidar olduğu şu dönemde ısrarla önümüze getirmelerinin amacı nedir sizce? Birdirbir oynayan çocukların üzerinden atlarken gayet mutlu, fakat sıra onun üstünden atlamasına geldiğinde ukala bir tavırla ben eğilmem demesini filmlere konu etmenin amacı nedir? Ünlü 'sofra'sında birçok milletten devlet adamının bulunduğu bir gecede, tabi ki asker olan garsonların elindekileri yanlışlıkla yere düşürmesinin ardından, davetlilerine dönüp "işte ben bu millete her şeyi öğrettim, bir tek uşaklığı öğretemedim" diyen Atatürk neden saatlerce süren safsata filmlerin iki dakikasına bile sığdırılamaz?! Neden oyunculuğuyla övündükleri vasıfsız yaratıklar tarafından zeybek oynarken piskopat bakışlarla, sapık sapık hareketlerle dans ettiğine inandırılır? Neden O'nu son derece burnu havada, dikdatör, duygusuz, yapayalnız(!), belki de kendini bu basit(!) halktan üstün gördüğü için yapayalnız biri gibi empoze etmeye çalışırlar? Neden Selanik'ten göç ederken Atatürk'ün annesi ile kızına sahip çıkmadığı için, son derece manalı ve ters bakışlarla dönüp "ya sen seninkileri getirtebildin mi?" diye sorduğu yaverinin kendini yerin dibine girmiş hissettiğini vura vura anlatır, hatta intiharının bu gibi zan altında kalmışlıklar sebebiyle olduğunu düşündürecek son derece çalışılmış ve düşünülmüş palavra senaryolar peydahlarlar?
Dikkat ettiğim öyle çok nokta var ki, böyle uzar gider, ne sizin okumaya içiniz el verir ne de benim yazmaya...
Sadece rica ediyorum, OKUYUN! Manşetleri değil arkadaşlar, spor sayfalarını değil veya başka amaçları sessiz sedasız gerçekleştirmek için gündemi oyaladıkları abuk sabuk kamyon haberlerini, türban haberlerini değil; köşe yazılarını, makaleleri, kitapları okuyun. Ama öyle bir hale getirdiler ki, bilgiyi sorgulamaya üşenir olduk değil mi... Hatta mümkünse okumayı da es geçip, koskoca ekrandan tüm mekanları, karakterleri, renkleri de önünüze getirsinler istiyorsunuz. Okuyup da bunları hayalinizde canlandırmak da zor geliyor, değil mi? Çünkü hayal gücünüzü kaybediyorsunuz. Oysa hayal yoksa gerçek de yoktur dostlar. Çünkü geleceğin tüm gerçekleri bugünün hayallerinden doğar. Oysa bizim yalan olmuş dünlerimiz var. Ne olacağız değil, ne olduk değil, biz neyiz bile değil, her şey olacağına varsın diyoruz hep bir ağızdan. Bu ülkenin kaderini öyle bir akışına bırakmışız ki, bir ucundan tutup sahiplenmek çok güç geliyor. Artık biri giderse öteki gelir prensibi ile, bir kere geldim şu dünyaya inancıyla, hayat benim hayatım ve akıp gitmeden yaşamalıyım telaşıyla savrulup gidiyoruz. Tabi ki hayat sizin hayatınız. Ama şu rahatlığınızı kime borçlu olduğunuzu unutuyorsunuz. Minnet duygusu, aidiyet duygusu, sahiplenme duygusu diye bir şey kalmıyor zamanla bizlerde.
Çok mu ağır konuştum? Üstüne alınmadın mı? Olsun... Şu ülkede hala iyi niyetli, şerefli, onurlu insanlarımız olduğunu gördükçe benim içimdeki ateş alevleniyor. Türküm diyenlerin mutluluğu gözlerinden okunuyor. Sadece tek bir ricam var sizden ey taptığım ülkemin güzel insanları, çöpçüsünden mühendisine, sekreterinden bakanına kadar, herkes, bulunduğu konumu hazmederse, işini gereğince, çalıp çırpmadan, şerefiyle ve namusuyla yerine getirirse, inanın büyü gibi dağılacak bu kara bulutlar. Mitinglere katılıp, zavallı insanların camlarını arabalarını taşlamaktan önce, önce kendi görevini layıkıyla yerine getirerek; öğrenciysen derslerine adam akıllı çalışarak, sosyalleşerek, sivil toplumun bir parçası olarak, çalışansan nasıl yaparım da kolay yoldan para kazanırım demeden ülkeni kalkındırmayı prensip edinerek vatani görevini fazlasıyla yerine getirirsin merak etme. Oku, araştır ve önce kendinden başlayarak aileni ve çevreni konu açıldıkça düşüncelerini dile getirerek bilinçlendir, aydınlat.
Rahmetli saygıdeğer üstat Attila İlhan'ın dediği gibi: "Son kalaler zaptedilmedi..."
Sizi zaptetmelerine asla müsade etmeyin dostlarım, çünkü hakikaten son kaleler sizlersiniz...

************************************************************




(1922'de Türk ordularının zaferi neticesi Anadolu'daki emelleri gerçekleşmeyen İngiltere'nin Türk düşmanı olarak bilinen Başbakanı Lıoyd George, Parlamento'da kendisine yöneltilen suçlama ve tenkitleri şöyle cevaplandırmıştır):
'Arkadaşlar, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki o büyük dahi çağımızda Türk Milleti'ne nasip oldu. Mustafa Kemâl'in dehasına karşı elden ne gelirdi.
(D. Lloyd George, İngiltere Başbakanı, 1922)

Bir ulusun hayatında bu kadar az sürede bu denli kökten değişiklik pek seyrek gerçekleşir... Bu olağanüstü işleri yapanlar, hiç kuşkusuz kelimenin tam anlamıyla büyük adam niteliğine hak kazanmışlardır. Ve bundan dolayı Türkiye övünebilir.
(Eleftherios Venizelos, Yunanistan Başbakanı, 1933)

Bir insana ölümünden sonra bu derece sevgi ve yas gösterileri yapılması milletler tarihinde az görülen şeylerdendir.'
(ATHİNAİKA, Atina, 12 Kasım 1938)

'Atatürk'ün Türkiye'de yaptığını hiçbir tarafta, hiçbir kimse yapmadı: Ne Cavour, ne Cromwel, ne de Washington... Atatürk'ün bulduğunu, hiç kimse bulmadı ve Atatürk'ün yaptığını da hiç kimse yapmadı. İlham ettiği kimselere ve kendi prensiplerine göre yarattığı yeni kuşak, O'nun eserine devam edecektir.'
(Tipos Gazetesi)

İngiliz, Fransız ve İtalyanları Anadolu'dan uzaklaştırıp bizi de yenince,, karşımızda sıradan bir adam bulunmadığını ve O'nun gerçek yaratıcı kudretini kavramaktan uzak kalmış olduğumuzu kabul ettik. (1938)
(Yorgi PESMAZOĞLU, Yunan Ekonomi Başkanı)

Çok, pek çok devrimciler görüldü. Fakat hiçbiri Atatürk'ün cesaret ettiği ve muvaffak olduğu şeyi yapmadı.'
(Messager D'Athenes, Yunanistan Gazetesi, 11 Kasım 1938)

Tarih, silinmez harflerle bu devlet adamın ismini hakedecektir. Atatürk bir halk adamıdır. Kırılmaz azmi, keskin zekâsı ve kudreti kendisini yendiği alın yazısının önüne getirmiş, böylece yeni Türkiye'nin yaratıcısı olmuştur.
(Yugoslavya, Politika Gazetesi, 11 Kasım 1938)

Sakarya Savaşı, Sakarya Zaferi, yirmi yaşımın en kuvvetli hatırası olmuştur. O zamanlar, kendi kendime diyordum: Acaba ben de ulusumu böylesine seferber edemezmiyim, onun ruhuna kurtarıcı hamleyi, bu dizgin tanımaz ihtirası aşılayamaz mıyım?
(Habib BURGİBA, Tunus Devlet Başkanı, 1965)

Atatürk, tarihin her devresi için, insanlığın bir mucizesidir.
(Suriye)

Atatürk'ün ölümü yalnız Türk Milleti için değil, onun örneğine çok muhtaç olan bütün Doğu milletleri için en büyük kayıptır.
(ELEYYAM Gazetesi, Şam- 1938)

Vatanını muhakkak bir parçalanmaktan kurtararak gemisini güvenilir bir limana götürdükten sonra milletinden bir taht istemedi. O, kelimenin bütün anlamıyla bir insan, eşsiz bir dahi, kahraman bir asker ve siyaset adamı idi. Hayatını milleti'nin mutluluğuna adadı, bu uğurda genç yaşda hayata gözlerini kapadı.
(Elifba Gazetesi, Şam- 1938)

O'nun ölümü, dünya için de derinliği ölçülmez bir kayıptır.
(Sovyetler)

Adı, Türk Milleti'nin millî kurtuluş savaşında ve Türkiye'nin siyasi alanda yeniden örgütlenmesine gayet sıkı bir surette bağlı olan Kemal Atatürk'ün ölümü gerek Türkiye için, gerekse bütün dostları için derinliği ölçülmez bir kayıptır.
Türk Milleti'nin en samimi dostları arasında bulunan Sovyetler, zamanımızın bu örneksiz devlet adamının öneminden dolayı derin bir acı içindedirler.
(İzvestia Gazetesi, Moskova, 1938)

Atatürk, dünya üzerinde yeni bir devir açmış bir insandır. Ben, O'nun Türk kadınlarına hak vererek ve bir ülkede anayı, yakışır olduğu yüceliğe eriştirerek Batı'ya ders verdiğini nasıl unuturum.
(Uluslararası Kadınlar Birliği Delegesi, Prenses Aleksandrina)

Romanya'da Atatürk'ün ölüm haberi geldiği gün, bütün okullarda dersler tatil edildi.
(Romanya-Rador Ajansı: Bükreş)

Milletimiz, en büyük Türk'ün karşısında kederli bir saygı ile eğilmektedir.
(Romanya)

Atatürk, başı dumanlı doruklarda yüce bir dağ tepesidir. Siz O'na yaklaştıkça o yükselir ve aranızdaki mesafe sonsuza değin aynı kalır. Devirlerinde büyük gözüken, zamanla küçülen benzerlerinden farkı budur ve böyle kalacaktır.
(Arriba Gazetesi, Portekiz, 1938)

Uzun bir yol aşılmış, yüce bir eser ortaya konmuş, bir çok zaferler elde edilmiştir. Bütün bunlar Atatürk'ün eseridir.
(Polanya, Kurjer Warzavski Gazetesi)

O, Türkiye'yi kurmakla bütün dünya uluslarına Müslümanların seslerini duyuracak kudrette olduğunu ispat etti. Kemal Atatürk'ün ölümüyle Müslüman dünyası en büyük kahramanını kaybetmiştir. Atatürk gibi bir önder önlerinde bir ilham kaynağı olarak dikildiği halde Hind Müslümanları bugünkü durumlarına hâlâ razı olacaklar mı?
(Muhammet Ali Cinnah-Kaidiâzam, Pakistan Cumhurbaşkanı, 1954)

Bizim aslımız rengi uçmuş bir kıvılcım iken, O'nun bakışı ile cihanı kaplayan ve aydınlatan bir güneş haline geldik.
(İkbal, Pakistan Millî Şairi)

'Atatürk'ün yaptıkları insanoğlunun kolay kolay yapabileceği şeylerden değildir. O; büsbütün başka bir insandı.'
(El-Mısri Gazetesi, Mısır, 11 Kasım 1938)

Türkler, Atatürk'ü olağanüstü bir tutkunlukla seviyorlar.
Bursa'ya giderken trende rast geldiğim bir çocuğa İstanbul veya Ankara'dan hangisini sevdiğini sordum. Çocuk Ankara'yı sevdiğini söyledi. Nedenini sorduğumda: 'Ankara'da Atatürk bulunduğu için..' cevabını verdi.
(Mısır, El Bela Gazetesi)

Yüzyılımızda, 'olmayacak hiçbir şey yoktur' şeklindeki tarihi gerçeği isbatlayan ilk adam olmuştur.
(Eski Ujsag. Macar.)

Budapeşte, 20 (a,a) - Macar ajansı tebliğ ediyor:
Başvekil İmredi, Atatürk'ün cenaze törenini yapılacağı 21 Kasım Pazartesi gününü Macaristan'ın millî yas günü sayarak bütün memlekette resmi binalara siyah bayraklar çekilmesini emretmiştir. Harbiye Nazırı ve Budapeşte Belediye Reisi de, askeri binalar ve belediye binaları için aynı kararı almışlar ve Belediye Reisi ayrıca, halkı da siyah bayrak çekmeye dâvet etmiştir.
(Namzetti Ujsang Gazetesi, Budapeşte-1938)

Dünyanın çok nadir yetiştirdiği dahilerdendir. Dünya tarihinin gidişini değiştirmiştir.
(An Nahar, Beyrut)

Yüzyıldanberi Küçük Asya'nın çıkardığı en büyük lider.
(The Japan Chronicle, Kobe)

'Hayatının sonuna kadar milleti'nin mutlak güveni ile kurduğu devletin başında muzaffer kumandanının kişiliği, eşi görülmemiş bir karakter örneğidir.'
(Comte Carlo Sforza, İtalya Eski Dışişleri Bakanı)

Üstün iradesi, tükenmez cesareti ve eşsiz seziş ile hasımlarını dize getirdi. Fazilet ve ciddiyeti, üç yılda memleketine yalnız askeri, aynı zamanda tam ve doyurucu bir siyasi zafer kazandırdı.
(F. Perrone Di San Martino, İtalyan Yazarı)

'Atatürk'ün ölümü ile dünya büyük bir liderini kaybetti.'
(Gazeta Del Popolo Gazetesi, İtalya, 11 Kasım 1938)

(Lozan Üniversitesi salonunda, Lozan Türk Talebe Cemiyeti'nin hazırladığı törende.)
'Siz Türk gençleri, bugün Büyük Şef'inizi kaybettiğinizden dolayı ne kadar ağlasanız haklısınız. Üniversite, sizin bu büyük yasınıza katılmaktadır. Atatürk'ün bu Büyük Adam'ın hayatını burada az bir vakit içinde bildirmeye imkân yoktur. Bu dâhinin, vatanının tarihinde işgal ettiği parlak sayfaları size hatırlatmak isterim. Türkiye'yi yaratan, tarihimizin bu en Büyük Adam'ın başımı en derin hürmetle eğerek selâmlarım.'
(Profesör MORRF)

'Atatürk, bir medeniyet kaynağı idi.'
(İsviçre)

Modern Türkiye'nin yaratıcısı Kemal Atatürk'ün eserleri, memleketi için yaptıkları İsveç'te çok iyi bilinmektedir. Atatürk'ün liderliği altında Türkiye'nin kalkınmasını, fevkâlâde ileri hamlelerini hayranlıkla takibettik. Atatürk'ün, hukuk alanında olduğu gibi, diğer alanlarda da getirdiği reformlarla Türkiye, içinde bulunduğu çok zor durumdan kurtarılıp kuvvetli ve güvenilir temeller üzerine yerleştirilmiştir.
(ERLANDER, İsveç Başbakanı)

'Mustafa Kemal Atatürk, kuşkusuz 20. yüzyılda dünya savaşından önce yetişen en büyük devlet adamlarından biri, hiçbir millete nasip olmayan cesur ve büyük bir inkılâpçı olmuştur.'
(Ben Gurion, İsrail Başbakanı, 1963)

'Atatürk, askeri dehâ ile devlet adamı filozof dehâsını toplamıştır.'
(İspanya)

İslam dünyasının büyük insan yetiştirme gücünü yitirdiğini öne sürenler, Atatürk'ü hatırlamalı ve utanmalıdırlar.
(Tahran Gazetesi, İran, 1939)

Atatürk'ün ölümü dolayısı ile Kraliyet Sarayı Şehinşâhi ve hükümet bir ay resmî yas ilân etmiştir. Majeste Şehinşah, gömme töreninin sonuna kadar İran'da askerî ve resmî binalar üzerinde ve yabancı ülkelerdeki İran temsilciliklerinde bayrakların yarıya indirilmesini emir buyurmuşlardır. Bu irade-i Şehinşahî bugün bütün gazetelerde ilân edilmiştir.
(Tahran)

Bugün Türkiye, büyük ve yeni bir memlekettir. Ve savaş sonrasının dehşet, sefalet ve bitkinliğinden çıkmış olan bu yeni Türkiye, Atatürk'ün dimağında vücut bulmuştu. O, bu Türkiye'yi kendi elleriyle dünyaya getirdi.
(Dela Mail Gazetesi)

Kadınlar başka hiçbir ülkede bu kadar hızla ilerlememişlerdir. Bir ulusun bu derece değişmesi, tarihte, gerçekten eşi olmayan bir olaydır.
(İngiliz, Daily Telgraph Gazetesi)

Atatürk, yalnız Türk Milleti'nin değil, özgürlüğü uğruna savaşan bütün milletler önderiydi. O'nun direktifleri altında siz bağımsızlığınıza kavuştunuz. Biz de o yoldan yürüyerek özgürlüğümüze kavuştuk.
(Bayan Sucheta KRIPALANI, Hint Parlamento Heyeti Başkanı)

Denilebilir ki onsuz, İslâm alemi yolunu bulabilmek için elli yıl daha bekleyecekti.
(Fransız, Berthe Georges-Gaulis)

Atatürk öldü. Barış kubbesinin Doğu sütunu yıkıldı. Artık evrende barışı kimse garanti edemez. Nitekim Avrupalı devlet adamları; O'nun 1930'da yaptığı uyarı ve tavsiyeleri dinlememiş ve dünyayı 1939 yılında ikinci büyük savaş felâketinin içine sürüklemişlerdir.
(Fransız Gazetesi Sanerwin)

Tarih çok büyükler gördü. İskenderler'i, Napolyon'ları, Washington'ları gördü. Fakat yirminci yüzyılda büyüklük rekorunu Atatürk, bu Türk oğlu Türk kırdı.
(L'Illustration, Fransa)

'Atatürk, yirminci yüzyılın en büyük mucizesidir.'
(National Tidence Gazetesi, Danimarka, 11 Kasım 1938)

Eğer tarih bir kalbe sahip olsaydı, Mustafa Kemal'i mutlaka kıskanırdı.
(Tchang Yang Yee Pan Gazetesi, Çin, 1958)

'Atatürk, bütün Asya kıtasının Ata'sıdır.'
(Çin)

'Biz Çinliler, hepimiz bu yasa katılıyoruz. Zira büyük bir milletin, çok sevilen Büyük Ata'sının ölümü, yalnız Türkiye için değil, aynı zamanda bizim kıtamızda ve bütün dünyada büyük bir boşluk bırakmaktadır.'
(Çin Basını)

'Hiç bir ülke, Atatürk'ün Türkiye'sinin gördüğü değişiklikleri bu kadar hızlı bir şekilde görmemiştir. Bugünün Türkiye'sinin tarihi Mustafa Kemal'in tarihidir.'
(Dness Gazetesi, Bulgaristan, 11 Kasım 1938)

Türkiye'nin uluslararası ünü, prestij ve otoritesi durmaksızın yükselmiştir.
Milletine bu kadar az zamanda bu ölçüde hizmet edebilen tek devlet adamı Atatürk'tür.
(Libre Belgique Gazetesi)

Bir yenilginin uçurumuna düştüğü halde, ilkin neticesiz sanılan İstiklâl Mücadelesini yapan Türk Milleti, önünde saygıyla eğilmeden bu satırlara son veremez.
Zafer neşesiyle kendinden geçmiş bir diplomasinin kararını 'hayır' diyerek yırtmak ve yüzlerine fırlatmak örneğini biz Almanlar, Türklere borçluyuz.
(Alman Askeri Dergisi Vissen Und Vehr)

Benim üzüntüm iki türlüdür; önce böyle büyük bir adamın kaybından dolayı bütün dünya gibi üzgünüm. İkinci üzüntüm ise, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkân kalmamış olmasıdır.
(Franklin ROOSEVELT, A.B.D. Başkanı)