Sayfalar

18 Temmuz 2018 Çarşamba

sessiz ol.
mutluluğum, sessiz. 
duymasınlar, bilmesinler, 
farketmesinler..
korkarım, alırlar seni benden.

19 Mart 2017 Pazar

vermeyi bilene

İnsan hep aldıkça mutlu olacağını düşünüyor, hatta öyle inandırmış ki kendini, aldıkça hissettiğini mutluluk biliyor. Oysa yukarıdaki öyle bi' kurmuş ki bu düzeni; mutluluk vermeyi bilene veriliyor.

.

dört bir yana dağılan dostlardan biri oluverdim. bilmeden, anlamadan. ansızın verdim ayrılık dilekçemi.

10 Haziran 2014 Salı

geçti.

Arsızca özlüyorum seni ve uzaklaştığım her bir gün bir renk daha veriyorum. Çevremdeki sesler ise aynı tonda. Cansızlaşıyor gitarım ellerimde. Ne gerçekten ağlayabiliyor, ne de gerçekten gülebiliyorum. Nereye gittiğimi bilmiyor, yaşadığım anı duymuyorum. Duyduğum sadece geçmiş oluveriyor.
Hayatımda hiç bir şeyi tam yapamamış ben, saniyeleri eksiksiz bir özlemle kutsuyorum.
Hiç acımadan özlüyorum, canım yana yana, büsbütün, berrak, capcanlı; iliklerime kadar.

25 Aralık 2013 Çarşamba

Bu dengeli bir dengesizliğin içindeki halet-i ruhiyesi, kendisinin de hayretler içinde kalmasına neden olmuştu. O'nun bir nefesi için, notaları bahane edecek hallere düşüvermişti. Veyahut müzik, belki şimdi anlama gelmişti. Birbirinden renkli ezginin ortasında yaramaz çocuk edasıyla koşturan o küçük, büyüyüvermişti. Buz gibi köprüleri duygu geçirmez kalkanlarla örtülü, içini üşüten yolların, sokakların öksüzlüğüne bürünmüş, boş bakışlarını sözlerinden yakaladığım bir büyük, sen; karşında ben, küçücük.

Yakındık, gözlerimizle konuşur; uzaktık, sözlerimizle bakışırdık. Biz her düzene onurlu baş kaldırışlarla karşı duranlardandık. Şimdi aynı yollarda diyebilir misin sen, ben..

19 Ağustos 2013 Pazartesi

gökyüzü

Kafanı kaldırıp baktığında görebiliyorsan, bekliyorsa seni hep o mavilik; umut hep orada demektir.. ve anla ki o'nun sönmeyen ışığı, sana sadece mutluluğu getirir.

20 Temmuz 2013 Cumartesi

virus

http://www.youtube.com/watch?v=e8JdIv8Hi9Q&list=RD02PCfvht7TXgE
bazı insanların, sadece yüzündeki ifadeye bakarak sakladığı acıyı anlamak mümkün. ancak; kaybettiğinin yasını tutamamış, yaşayamamışların acıları farklı bir form halini alır. ve bu maalesef nefret olur. herhangi canlı veya cansız bir varlığa değildir yalnız, kendisine de değildir; bu yaşanmışlığa sebep olan düzenedir, evet buna kader de denebilir. istisnasız bu böyledir.

bu yüzden yüzündeki acı tebessümü yakalamak mümkün olmaz. bakışlarındaki ıslaklık belli olmaz. yüzünden okunamaz.
birlikte yaşadıkça, beklenmedik anlarda kabullenmek istemediği veya kontrolünün dışında gelişen olaylardaki tepkilerinde okunabilir. satır arası verdiği bu renkleri ilk bakışta göremeyebilirsin. anlık bir durum diye düşünebilirsin. tanıdığını, bildiğini zannedersin.

halbuki bu kendini hep gizleyip saklayan bir virus gibidir o'nun vücudunda.. hiçbir zaman yenmeyeceği, yenmek istemeyeceği bir virüs. aslında öyledir ki, yaşadığı travma sonrası onu hayata tekrar adapte eden bu virusun kendisidir. kendi de bilmez. vücudun savunma mekanizmasıdır bunu icat edip derinlere yerleştiren. yan etkilerinden kurtulunamaz. zihin bir kere zorluklarla kapatıldığında, bir daha açılamaz.

ya kabul edip sen o'na uyum sağlayacaksındır; ya da ipleri koparmadan, usulca çözüp, bağları ayıracaksın. peki bu o'nun kontrolü dışında gelişmiyor mu? tabi ki öyle.. yani virus tekrar devrede.. kolay bir süreç olacağını söylemedim, ancak seçim senin.. Lakin hal bu iken, her ikiniz için de en doğrusu sakinliktir.. sakinlik bazen ancak ayrılıkla sağlanabilir. ayrılık her zaman kötü değildir. bazı ayrılıklar mutluluğu getirir.